MERHABA
YOLCULUKLAR
FARKINDALIK YOLCULUĞU
YOLCULUĞUNUZU GÜZELLEŞTİRMEK İÇİN
REHBER
YOLCULUĞUN ÇAĞRISINA KULAK VER
“Kuşaklar hayatımıza dahil olmaya başladığından bu yana özellikle “yeni nesil” olarak kuşakları tanımlamaya ve anlamlandırmaya çalışıyoruz. Oysaki kuşaklar sadece yeni nesilden ibaret değil. Bakış açımızı değiştiremediğimiz için hayatımıza giren Z kuşağını da hala anlamaya çalışıyoruz.
Doğum tarihleri ile ilgili farklı görüşler oluşmakla birlikte öncelikle hangi doğum tarihini baz aldığımız, anlamak için önemli bir kriter. Bana kalırsa ülkemiz için 2000-2020 yılı doğumluları Z kuşağı olarak tanımlamak daha doğru olacaktır. Böyle bakıldığında 94-95 doğumluları Z kuşağı olarak kabul edenlerin de Y kuşağının kendi içindeki değişimini (tıpkı diğer kuşaklarda da olduğu gibi) fark etmiş olduğunu görebiliyoruz.
Gelelim anlaşılmaya çalışılan merak konusu olan Z kuşağına. Z kuşağı internetin tamamen hayatımıza dahil olduğu bir dönemde yaşama “merhaba” dedi. Bu yönüyle diğer kuşaklardan çok daha farklı bir özelliğe sahip. Henüz tüm Y kuşağının dahi teknolojiye adapte olmadığı, bir kısmının sosyal medyayı sadece arkadaşlarından ibaret gördüğü bir dönemden tamamen dünyanın dijitalleşmeye geçtiği ilk kuşak Z kuşağı. Bu dijitalleşme elbette çok başka parametreleri beraberinde getirdi. Yazarken insanların daha cesur olmasından kaynaklı mıdır bilinmez Z kuşağı, ebeveynlerinin, büyüklerinin, büyükanne ve büyükbabalarının bu döngüde fazlasıyla kendi yaşamlarını aramaya ve bulmaya çalışırken ne kadar sendelediği, yanıldığı ve mutsuz olmalarına rağmen iyi yaşam koşullarına sahip olabilmek adına birçok şeyi sineye çektiklerine şahit oldular. Pek tabii ki böyle bir ortam aynı zamanda birçok insanın yargıç gibi davranmasına ve bazen eleştiride aşırıya kaçmalarına neden oldu. Gerçek hayatında mutsuz olanların filtreli yaşamlarında kendini tatmin etmeye çalışması, adaleti, güveni sosyal medyada aramak, çözmek yerine eleştirmek, mağduru oynamak, ego tatmin etmek gibi pek çok faktöre şahit olarak büyüdüler. Araştırmalar Z kuşağı ebeveynlerinin önceki kuşaklara göre daha yaşlı ve varlıklı olduğunu gösteriyor. Varlıktan kastım tüm Z kuşağının ebeveynlerinin zengin olması değil. Diğer kuşaklara göre Z kuşağının belki de daha iyi şartlarda yetişmesi. Pek tabii ki bu varlık hali ebeveynlerinin azımsanmayacak bir kısmının mobbing e maruz kalsa bile işyerinden ayrılmayıp çocuğunun geleceği için kendi mutluluğundan feragat etmesi sonucunu da doğruyor. Şu anda kaç kişi gerçekten çalıştığı firmadan ve yaptığı işten memnun? Ve neden ayrılmıyor? Bu sorularının cevaplarının bizden sonraki kuşakları etkilediği kaçınılmaz. Üstelik bütün bunlar yaşanırken Z kuşağının anlamaması mümkün değil. Çocuklar dahi her şeyin farkında. Böyle bakıldığında varlıklı olan Z kuşağı ebeveynlerinin beyaz yakayı oluşturduğunu söyleyebiliriz. Diğer taraftan BETAM (Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi) ’ın 2013 yılında yapmış olduğu araştırmaya göre Türkiye’de 4,6 milyon çocuk yoksulluk içerisinde. Bu oranın geçen 11 yıl içerisinde azalmayıp arttığı konusunda eminim ki hepimiz hem fikiriz. Bu açıdan bakıldığında Z kuşağının daha varlıklı olduğunu söylemek mümkün müdür sorusuna cevap aramaya çalışırken Z kuşağı ebeveynlerinin gerek güvenlik gerek yaşayamadıkları iyi şartları çocuklarına yaşatmak duygularıyla kolej sayılarını arttırarak tıpkı işyerinde olduğu gibi eğitim hayatında da insanları ikiye bölmemiz aklıma geliyor. Bu açıdan bakıldığında beyaz yaka çocukları ile mavi yaka çocuklarını ayrıca ele almak gerekir. Ayrıca ele almak ise ötekileştirir. Giderek birbirimizden koptuğumuz kendi ülkemizde dahi insanımızdan kendimizi ve çevremizi sakınmamızın temelleri de çok eskilere dayanıyor. Siyaset insanları sağ, sol, milliyetçi olarak ayırırken birlikte yaşamak giderek mümkün olmayan bir hal almaya başladı. Kapitalimiz ise üzerine cabası. İşte Z kuşağı bu savaş halinin içinde büyürken tatlı, narin ve sessiz değil daha öfkeli, kuralcı ve de sınırları olan bir kuşak olarak karşımıza çıkıyor. Arketip olarak baktığımızda sessiz kuşağa benziyor. Yetiştirme olarak onların bugünlere gelmesindeki katkımız tartışılmaz. Bugün hala reçete arayan bu kuşakla nasıl anlaşacağız, diyenlere hep şu soruyu soruyorum? Siz sizden önceki kuşakları anlayabiliyor muydunuz? Ya da onlar sizi? Farz edelim ki cevabınız bizim zamanımızda itaat vardı olacak. Peki itaat ettiğiniz için mutlu musunuz? Yoksa bugün tekrar dünyaya gelme şansınız olsaydı yine itaat eder miydiniz? Cevabınız evetse çocuklarınız da sizin gibi olmak zorunda mı? Onları dünyaya getirmek bütün yaşamlarını tek taraflı şekillendirmek ve onlar adına karar vermek ile eş değer midir? Keşkeleriniz var mı? Varsa neden çocuklarınızın ya da Z kuşağının da size benzemesini istiyorsunuz?
Gelelim Z kuşağını anlamaya. Birçok araştırma var. Araştırmalar bir yana dursun en güzel anlama şekli anlaşmak ve dinlemektir. Ne kadar dinleyebiliyorsunuz? Ve objektif bir şekilde? Z kuşağı çalışanlarınızı anlamaya çalışırken reçete aramak yerine ne kadar iletişim kurup çözümü içeriden bulmaya çalışıyorsunuz? Ya da çözümü içeriden bulmayı hiç denediniz mi? Bir Z kuşağı paylaştığı videoda kendi kuşağını şöyle tanımlıyordu. Bizim kahvelere ödediğimiz paralar konuşuluyor. Biz hiçbir zaman sizin gibi çok çalışsak da ev sahibi olamayacağız. Bu yüzden hayatın tadını çıkarmaya çalışıyoruz. Ne kadar düşündürücü ve bir o kadar gerçek. Bu kadar çok çatışmanın, liyakatsizliğin ve adaletsizliğin olduğu bir ortamda onların da aradığı terk gerçek otantik lik. Evet doğal, hakiki ve gerçek olanı görünce onu hemen tanıyorlar. Ve daha samimi buluyorlar. Akran deneyimleri onlar için kıymetli. Bir taraftan manipüle edilmeye yaşları itibariyle daha açıklar. Y kuşağının mekanı olan instagramda özellikle X ve Y lerin influencer lığı ile iyi ya da kötü sağlıklı ya da sağlıksız ürünlerin önerildiği bir dünyada Z kuşağının da elbette kafası karışık. TikTok onların mekanı. Z kuşağını anlamak istiyorsanız TikTok a girin ve ana sayfaya göz atın. O kadar samimi ki anlatımları. Hiçbir kuşağın bu kadar açık bir şekilde kendini ifade ettiğini görmedim. (Kendilerinden üst kuşaklar yıllar sonra yaşadıklarıyla yüzleşmeye çalışıp dile getirebiliyorken onlar yolun çok başında iyi olma halini bulmaya çalışıyor. Ne de olsa kendilerinden önceki örnekler pişmanlıklarla dolu). Kimileri anne ve babasının katı kurallarından rahatsız ve mutsuz, kimileri yaşadığı zor zamanları psikiyatri servisinde atlatırken gün be gün paylaşımlar yaparak aslında yalnızlığına çare arıyor. Bir de kindar olan bir kesim var. Körü körüne takılmış gidiyor. Kimi siyasetin kimi bir görüşün peşinden. LGBT nin çok daha gündemde olduğu bir dönemde yapılan araştırmalar Z kuşağının bu konuda çok katı olduğunu gösteriyor. Benim hayatın içinde gördüğüm örnek ise tam tersi. Muhazafakar ve tutucu olanlara bir şey diyemem fakat LGBT aslında hiç olmadığı kadar gündemde yer alabiliyor. Z kuşağının en büyük sorunlarından birisi akran zorbalığı. O kadar fazla ki. Bu konuda okullarda verilen eğitimlere rağmen çok da bir faydası yok. Akran zorbalığı yapan çocukların ailelerine baksak bu davranış kalıbını nereden aldıklarını anlayabileceğiz. Ha bir de Z kuşağı Y kuşağını Y kuşağı Z kuşağını beğenmiyor. Nasıl beğensin. Kuşakların değişmeyen devrettikleri kalıplarıdır kuşak çatışması. Yazarız çizeriz paylaşırız ama uygulayamayız. Z kuşağı Y leri sinirli ve mutsuz buluyor. Sorsanız Y lerde Boomers ve X ler gibi anlaşılmadığını ve arada kaynadığını düşünüyor. Mağduru oynamak kolay anlamak zor. Aslında tam tersi olması lazım. Ne de olsa atalarımızdan aldığımız kalıplar var. Yana yana değiştirmeye çalıştığımız, aile dizimleri, psikolojik destek, vs.. derken büyük bir çıkmazın içinde kendi sorunlarımızı çözmeden, kabul etmeden ebeveyn olarak daha sorunsal kuşaklar yaratıyoruz. Sonra da yarattığımızı beğenmiyoruz. Herkes bembeyaz ama gerçek hayat kirli. Peki bu karanlığı kim yarattı? Bu sorunun cevabını bulmaya başladığımızda her şeyin yavaşça değiştiğini göreceksiniz.
Özetle Z yi anlayabilmek için öncelikle ondan önceki kuşakları anlayabilmek lazım. Onlar kendini anlayamadığı sürece anlayabilecek bir kuşak yetiştirmeleri pek de mümkün olmayacak. Kuşaklar etiketlerden ya da tüketim segmentasyonlarından ibaret değildir. Yaşamın içinde değişimin gölgesinde davranış kalıplarımızın oluşmasına etki eden bir gerçektir. Gerçeklere inme cesareti gösterebilen insanlar daha az acı çeker ve daha doğru kararlar alabilir. Kuşakları eleştirmeden önce kendimize dönüp kök nedene inmemiz gerekir.
Çatışma yaşayan her bir yolculuğa gerçeklerle yüzleşebilecek cesaret diliyorum.
Yüzleşmek iyileştirir ;)
Nihal EFE
12.10.2024